Tabac Turc
Bize Ulaşın
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Ürünlerimiz
  • Tüten Blog
  • İletişim
  • English

Eski İstanbul'da Kahvehane Kültürü

2/21/2013

0 Yorumlar

 
Resim
İstanbul'un eski kahveleri deyince akla genelde Küllük, İkbal, Meserret ve Marmara kıraathaneleri geliyor. Cem Sökmen'in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı "Eski İstanbul Kahvehaneleri" (Ötüken Yayınları) kitabı ise Beyoğlu, Şehzadebaşı, Beyazıt, Babıali arasında hizmet veren ama zamanla unutulan pek çok kahvehaneden bahsediyor.

Eskiden İstanbul'daki kahvehaneler, aydınların en önemli buluşma mekânlarından biriydi. O dönemlerde yazmak, konuşmak o kadar kolay olmadığı için dolup taşan edebiyatçılar, düşünürler ve ilim adamları bu kahvehanelerde bir araya gelip fikirlerini paylaşırdı. Gençler de payına düşeni alırdı bu ortamlardan. Çoğu Beyoğlu, Beyazıt, Şehzadebaşı ve Babıali arasında yer alan kıraathaneler günümüzde yok. Bu kahvehanelerden akla ilk gelenler genelde Küllük, İkbal, Meserret ve Marmara kıraathaneleri olur. Cem Sökmen'in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı Eski İstanbul Kahvehaneleri adlı kitap ise unutulan pek çok kahvehaneden bahsediyor. Adliye, İhsan, Fevziye, Darüttalim, Halk, Eftalikus, Elit kıraathaneleri, Hacı Reşit ve Yavrunun Çayhanesi gibi. Kafe formuna bürünen günümüz kahvehaneleri ise eskiler gibi değil. Sökmen, "Görüntülü ve sesli kitle iletişim araçlarının yaygınlaştığı, şehirlerin kentlere dönüştüğü bir sanayi çağında kahveler yok oldu." diyor. 



Daha Fazlasını Oku
0 Yorumlar

Mimar Sinan Camide Neden Nargile İçti?

2/7/2013

0 Yorumlar

 
Resim
Süleymaniye Cami, sesi en köşe noktalara kadar ileten ve yayılmasını kolaylaştıran bir akustik şaheseridir aynı zamanda. Sesin yayılmasını kolaylaştırmak için bütün kubbeler çift kubbe şeklinde yapılmış, ortadaki büyük kubbeye ise derinliği 50 metreye ulaşan, ağızları aşağı bakar durumda 5 metre genişliğinde 64 küp yerleştirmiştir. Ayrıca sesi daha iyi yansıtmak için yine zemindeki tuğlalarda boşluk bırakılmıştır. Akustiğin nasıl bu kadar mükemmel hale getirildiğine ilişkin yine halk arasında hoş bir rivayet vardır. 


Daha Fazlasını Oku
0 Yorumlar

Batum Sınırında Tarihi Kaçakçılık

2/7/2013

0 Yorumlar

 
Resim
Batum Sınırında “Tuz ve Tütün” Kaçakçılığı

Herkesçe malumdur ki devletlerinin en önemli gelir kaynaklarından birisi ülkede yetişen mamullerin gelirinden aldığı vergidir. Eğer bu mamuller yurt dışından getiriliyorsa, bu sefer de sınırlarda gümrük vergisine tabi tutulmaktadır. Osmanlı Devletinin 17. yüzyıldan itibaren sürekli gerileyen ekonomisi kaybedilen savaşlar, üretimin azalması, kapitülasyonlar sebebiyle yerli üreticinin Avrupalı üreticiler ile mücadele edememesi, tımar sisteminin bozulması, devlet ricalinin aşırı israfları gibi nedenlerden dolayı iflasın eşiğine gelmişti. İlk olarak 1854 de Kırım Savaşı sebebiyle alınan dış borç kısa sürede diğer yeni borçlarla nihayetlenmekteydi. Oysa devletin bu dönemdeki önemli gelir kaynağı olarak sadece alkollü içecek, tuz, tütün ve ipekten alınan vergiler kalmıştı. Fakat ne yazık ki bu gelirler de 1878-1879 Osmanlı-Rus Savaşından (93 Harbi)  mağlup olarak ayrılmamızdan sonra iç borcun çoğunu elinde bulunduran Galata Bankerlerine borç bedeli olarak 10 yıllığına tahsis edilmişti.

Osmanlı Devleti zaten az olan gelir kaynağını bu şekilde iç borçlanmaya tahsis ettiği için bu durum borcunu ödeyemediğimiz İngiltere başta olmak üzere Avrupalı devletlerin tepkisini çekmişti. Bunun üzerine bu devletler Osmanlı Devletini anlaşmaya zorlayarak gününüzdeki IMF’ye benzetebileceğimiz bir kurum olan “Duyun-u umumiye İdaresini” yani “Genel Borçlar İdaresini” kurarak Osmanlı Devleti’nin gelir kaynaklarına el koymuşlardır.


Daha Fazlasını Oku
0 Yorumlar

    Tüten Blog

    Tabac Turc olarak sizler için tütün dünyası ile ilgili her türlü haber ve makalenin paylaşıldığı platform yarattık. 

    Arşiv

    Şubat 2013

    Kategoriler

    Hepsi
    Genel
    Mevzuat
    Tarih

    RSS Feed

Powered by Create your own unique website with customizable templates.