Süleymaniye Cami, sesi en köşe noktalara kadar ileten ve yayılmasını kolaylaştıran bir akustik şaheseridir aynı zamanda. Sesin yayılmasını kolaylaştırmak için bütün kubbeler çift kubbe şeklinde yapılmış, ortadaki büyük kubbeye ise derinliği 50 metreye ulaşan, ağızları aşağı bakar durumda 5 metre genişliğinde 64 küp yerleştirmiştir. Ayrıca sesi daha iyi yansıtmak için yine zemindeki tuğlalarda boşluk bırakılmıştır. Akustiğin nasıl bu kadar mükemmel hale getirildiğine ilişkin yine halk arasında hoş bir rivayet vardır.
Caminin inşası sırasında Mimar Sinan’ın caminin mihrabında nargile içtiği söylentisi halk arasında yayılmaya başlar. Bu söylentiler Kanuni Sultan Süleyman’ın kulağına kadar ulaşır. Kanuni, önce söylenenlere inanmak istemez ama içine de kuşku düştüğünden bir gün camiye baskın yapar. Bir de görür ki, Mimar Sinan tıpkı halkın söylediği gibi caminin mihrabında nargile fokurdatmaktadır. Şaşırmıştır: “Mimarbaşı, camide nargile içildiği görülmüş şey midir? Sen böyle bir iş etmezdin, nedir bu işin hikmeti?” “Mimarbaşı, camide nargile içilir mi, sen bu işi yapmazdın, nedir bunun hikmeti” diye sorar. Sinan yanıt verir: Padişahım, eğer dikkat buyurursanız nargilemde ne tömbeki ne de tütün bulunur. Ben yalnızca suyun fokurdamasının oluşturduğu sesin cami içinde nasıl yayıldığına bakıyorum. Eğer suyun sesi caminin her köşesine eşit olarak yayılıyorsa, cami tamamlandığında Kuran okuyacak hocanın sesini 60-70 metre ötedeki cemaat bile rahatça duyacaktır. Ben bu yüzden sesin camide yayılmasını kontrol ediyorum. Caminin yapımı sırasında Mimar Sinan’ın Ferhad Paşa Sarayı gibi diğer binaların da inşası ile uğraşması yüzünden caminin inşasının geciktiğini düşünenler Sinan’ı padişaha şikayet ederler. Üstelik caminin kubbesinde çökme tehlikesi bulunduğu ve yüzden Sinan’ın iskeleleri kaldırmadığı söylentilere de halk arasında yayılmaya başlar. Söylentilerden canı yine sıkılan Kanuni caminin inşaatını denetlemeye gider. Vardığında, Mimar Sinan mermer ustaları ile birlikte minberi ve mihrabı incelemekle uğraşmaktadır. Sinan saygıyla Kanuni’nin huzurunda eğilir. Canı sıkılmış olan Kanuni ise oldukça öfkelidir: “Neden benim sana verdiğim görev ile uğraşmayıp da böyle önemsiz işlerle vaktini boş yere harcarsın. Bu cami ne zaman tamam olacak, bana tez söyle, yoksa gerisini sen bilirsin…” Kanuni’nin bu hiddeti karşısında şaşıran Mimar Sinan, “Saadetli Padişahın devletinde inşallah iki ayda tamamlanır” der. Mimar Sinan’ın bu beklenmedik yanıtı hem padişahı hem de maiyetindekileri oldukça şaşırtmıştır. Zira ne Kanuni ne de maiyetindekiler caminin iki ay içinde tamamlanabileceğine inanmamaktadır. Mimar Sinan’ın yanlış anladığını sanarak sorarlar: “Mimar Ağa, Saadetli Padişah ne buyurur işitir misin? Bu binanın kapısı ne zaman kapanacak şekilde tamam olur?” Sinan sözünden dönmez; “İki ay tamam olunca bu bina da tamam olur” cevabını verir. Yeniden aynı yanıtın alınması üzerine Kanuni maiyetine tanık olun der gibi bakar ve Sinan’a dönerek seslenir: “İki ay olunca tamam olmazsa seninle görüşürüz” der ve sarayına doğru yola çıkar. O vakitten sonra ne kadar usta ve sanatkar varsa gecesini gündüzüne katarak, bir saniyelerini bile boşa harcamayarak çalışmaya koyulur. Kanuni bir hafta sonra tekrar inşaatı ziyaret ve Mimar Sinan’a verdiği sözde kararlı olup olmadığını sorar. Mimar Sinan’ın yanıtı yine aynıdır. Söz verdiği tarihte cami tamamlanmış olacaktır. Ve Sinan’ın söz verdiği gibi iki ay sonra caminin her bir köşesi tamamlanmış olur. 15 Ekim 1557′de cümle kapısı ve diğer kapılar kapatılır, padişahın ellerine anahtarları teslim edilir. Kanuni maiyetine dönerek camiyi açmaya en layık olanın kim olduğunu sorar. “Buna en layık kulunuz emektar Mimar Ağa’dır” yanıtı üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’ı yanına çağırarak anahtarı ona verir: “Bu bina eylediğin Tanrı evini sıdk-u safa ve dua ile yine senin açman uygundur.” Mimar Sinan caminin kapısını açtığında 67, Kanuni ise 62 yaşındadır.
Kaynak: http://www.serenti.org/suleymaniye-caminin-sirlari/
Kaynak: http://www.serenti.org/suleymaniye-caminin-sirlari/